Musluman (Ziyaretçi)
| | Amerikan İstihbarat Servislerinin Hazırladığı Raporun İran'ın Atom Bombası Üretme Planlarını 4 Yıl Önce Durdurduğunu Ortaya Koyması, Dünya Basınında Geniş Yankı Buldu. Raporun, ABD'den Çok, Aslında İran-ırak İlişkileriyle İlgili Önemli Bir Gerçeği Gün Yüzüne Çıkardığı İse Gözlerden Kaçıyor.
Amerikan İstihbarat Servislerinin Hazırladığı Raporun İran'ın Atom Bombası Üretme Planlarını 4 Yıl Önce Durdurduğunu Ortaya Koyması, Dünya Basınında Geniş Yankı Buldu. Raporun, ABD'den Çok, Aslında İran-ırak İlişkileriyle İlgili Önemli Bir Gerçeği Gün Yüzüne Çıkardığı İse Gözlerden Kaçıyor.
Amerikan istihbarat servislerinin hazırladığı raporun İran'ın atom bombası üretme planlarını 4 yıl önce durdurduğunu ortaya koyması, dünya basınında geniş yankı buldu. Raporun, ABD'den çok, aslında İran-Irak ilişkileriyle ilgili önemli bir gerçeği gün yüzüne çıkardığı ise gözlerden kaçıyor.
Raporun, Bush Yönetimi'nin agresif İran politikasıyla taban tabana zıt olması ve bırakın bir askeri harekatı, Tahran'a karşı uygulanan mevcut BM yaptırımlarının meşruiyetini bile sorgulanır kılması dikkat çekici.
Peki Beyaz Saray, bağımsız bir kurul tarafından hazırlanan raporun yayınlanmasını engelleme yetkisi bulunmasına karşın bunu neden yapmadı? Bu konuda iki ana senaryo tartışılıyor.
Birincisi, 2008'de İran'ın nükleer tesislerinin vurulması beklentisinin oluşturulduğu bir dönemde, Irak'taki angajman yüzünden hâlâ elinin kolunun bağlı olduğunu gören Bush Yönetimi'nin geri adım atmak için dolaylı bir taktik kullandığıdır.
İkincisi, George W. Bush'un iddia ettiği gibi, raporun siyasi olduğu ve Kongre'de çoğunluğu ele geçiren Demokratların yönlendirilmesi doğrultusunda yazıldığıdır. Yâni İran aslında kısa sürede nükleer silah üretebilecek bir pozisyondadır, ama bu gerçek, raporda kullanılan söylemin ardında gizlenmiş, aksi bir hava oluşturulmuştur.
İranlı muhaliflere bugünlerde Washington'da konferanslar düzenletip "Tahran 2003'te baskı altında kalınca programı durdurdu, ama 2004'te yeniden başlattı" dedirtmeleri, bu senaryonun doğruluğunu kanıtlıyor olabilir.
Öyle ya da böyle, her iki senaryo da, aslen İran'ın atom bombası üretme planlarını 2003 yılında askıya aldığını kabul ediyor ve bu tarihin önemiyle birlikte taşlar da yerine oturmaya başlıyor.
SADDAM'IN DÜŞÜŞÜ
İran'ın nükleer silah üretme faaliyetlerini, Irak'taki Saddam Hüseyin rejiminin fiilen son bulduğu 2003 yılında durdurması elbette bir tesadüf değil. İran'da gerçekleşen İslam Devrimi sonrasında Bağdat ve Tahran arasında patlak veren 8 yıllık savaş, aslen ABD, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin sahne aldığı bir savaş meydanında yaşanmıştı.
Ancak ne kadar küresel düşünürsek düşünelim, bu savaştan beri tırmanan İran-Irak ilişkileri, aslında yerel bir gerilimin, Tahran ile Bağdat arasında bitmek bilmeyen husumetin etkisinde gelişti.
ABD'nin Irak'ı işgal etmek üzere bahane olarak öne sürdüğü ve hiç bulamadığı kitle imha silahları, aslında Saddam Hüseyin'in İran'ın gözünü korkutmak üzere uydurduğu bir yalandı.
Saddam'ın devrilmesinin ardından İran, İsrail'in haritadan silinmesine yönelik tehditlerin retorik olduğunu doğrularcasına, nükleer silah programını durdurdu. Zaten petrol ve doğalgaz bolluğu içinde yokluk yaşayan İran ekonomisi için atom bombası programı, hele ki Saddam Irak'ı gibi somut bir tehdit olmadıkça, bir lüks sayılırdı.
Amerikan istihbarat örgütlerinin ortak raporu olmasa, ABD muhtemelen bu kez İran'ı henüz eline geçirmediği kitle imha silahları yüzünden bombalayacaktı.
Kısacası Irak, İran'ı korkutmak için uydurduğu yalan yüzünden ABD'nin hedefi oldu; ama İran, Irak'ı korkutmak için başladığı nükleer programını zamanında durdurduğu anlaşılınca, en azından şimdilik korkuttu.
İran-Irak ikili ilişkilerinde kitle imha silahlarının rolünün, ABD üzerinden dünyaya yansıması işte böyle özetlenebilir.
(DHA)
|